Kalça Kireçlenmesi

Kalça kireçlenmesi, kalçada bulunan eklemlerin belirli sebeplerden ötürü zedelenmesi ve yıpranması ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Hastalar, günlük yaşamda yaptığımız birçok eylemi kalça kireçlenmesi sebebiyle yapmakta zorlanmaktadır. Bunların başında çorap giymek, tırnak kesmek gibi eylemler gelir. Özellikle 40 – 50 yaş sonrasında çok sık rastlanmaktadır. Kalçasından kaza geçirmiş, travmatik kalça çıkığı bulunan, kalça yuvasında kırıklar bulunan veya çocukluğunda kalça ile ilgili pek çok hastalık yaşamış, uyluk kemiğinin baş kısmının erimesi gibi problemler yaşayan hastalarda da çok erken yaşlarda kalça çıkığı görülebilmektedir. Hastanın şikâyetlerinin kalça ekleminden kaynaklandığını bir muayene ile anlamaktayız. Fakat kalça eklemi hastalıkları içinde ayırıcı tanı yapmak için çoğunlukla röntgen filmi çektirilmektedir. Bazı özel durumlarda manyetik rezonans (MR) ve bilgisayarlı tomografi ile incelemesi gerekebilir. Özellikle MR incelemesi ile kireçlenmeye ait eklem sorunları henüz röntgen filminde ortaya çıkmadan tespit edilebilir.
Kalça Kireçlenmesinde Tanı Nasıl Konur?
İlk olarak hastanın şikayetleri dinlenir, kişinin hastalığı hakkında bilgi edinilir. Fizik muayene ile tanısı yapılır ve röntgen filmi çekilmesiyle durum kesinleşir. Çoğunlukla başka bir tahlil ya da tetkik gerekli değildir.
Kalça Protezi Ameliyatı Nasıl Yapılır?
Kalça protezi ameliyatı ‘minimal invaziv’ ve ‘geleneksel yöntem’ olarak iki yönteme ayrılmaktadır. İki yöntem arasında ki faklar, kesinin uzunluğu ve ameliyat sırasında kullanılan yardımcı aletlerdir. Geleneksel yöntem doktorlar tarafından uzun zamandır kullanılan bir yöntemdir. 15-20 cm’lik bir cilt kesiği ile gerçekleştirilen, bugüne kadar on binlerce kişiye yapılmış, başarılı ve kabul görmüş bir ameliyattır.
Minimal invaziv yöntem son zamanlarda uygulanmaya başlanmış yeni bir yöntemdir. Takılan protez, konulan malzeme aynıdır. Daha küçük kesiler ve özel aletler ile yapılmaktadır. Bilimsel olarak henüz net kanıtlanmamış olmakla birlikte hastanede kalış süresi, ameliyat sonrası kan kaybı daha az olmaktadır. Fakat bu yaklaşım ile ameliyat sırasında kalça eklemi net olarak görülmediğinden ve daha dar bir alanda çalışılmak zorunda kalındığından protezin yanlış pozisyonda yerleştirilebilmesi gibi sıkıntılar geleneksel yönteme göre daha sıktır. Buna bağlı olarak ameliyat sonrası protezde çıkıklar, protez çevresi kırıklar, sinir zedelenmeleri görülme riski daha fazladır. Hastalar tüm bunları bilmeli ve ona göre tercihlerini yapmalıdırlar. Ortopedik cerrahide esas amaç ağrısız fonksiyon kazandırmaktır, kozmetik her zaman ikinci planda düşünülmelidir.